vulnerable

1 - For years, Iran has been desperate to buy these rockets, which would make its nuclear installations practically invulnerable to attacks from the air.
Yıllardır, İran bu füzeleri satın almak için çırpınıp durmaktadır, çünkü bu füzeler nükleer kurulumlarını hava saldırılarından neredeyse savunmasız hale getirecektir.

2 - Water shortages and poor harvests during the droughts of the early 1990s exposed the acute vulnerability of the Mediterranean region to climatic extremes.
Erken 1990'ların kuraklıklarında su kıtlığı ve kötü hasatlar, Akdeniz bölgesinin iklim aşırılıklarına karşı akut olarak savunmasız olduğunu ortaya çıkarmıştır.

3 - A research unit to test the vulnerability of computer security systems at small businesses has been set up in Ankara.
Küçük işletmelerde bilgisayar güvenlik sistemlerinin savunmasızlığını test etmek amacıyla bir araştırma birimi Ankara'da kurulmuştur.