strengthen

1 - The therapeutic use of laughter to relieve stress, combat disease and strengthen the immune system no longer raises medical eyebrows.
Stresi azaltmak, hastalıklarla mücadele etmek ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için gülme terapötik bir şekilde kullanıldığında artık tıbbi olarak şaşkınlıklara neden olmamaktadır.

2 - Police leadership continued to work to develop, strengthen, and professionalize the police force.
Polis liderliği, polis teşkilatını geliştirmek, güçlendirmek ve profesyonelleştirmek için çalışmalarını sürdürdü.

3 - American farmers and entrepreneurs can help meet our energy needs, strengthen national security, create jobs and fight global warming by investing in homegrown power sources.
Amerikalı çiftçiler ve girişimciler, yerli enerji kaynaklarına yatırım yaparak enerji ihtiyaçlarımızı karşılamaya, ulusal güvenliği güçlendirmeye, iş yaratmaya ve küresel ısınmayla mücadele etmeye yardımcı olabilirler.