propel

1 - Single-mode hybrid automobile systems are more fuel-efficient at lower speeds because at these speeds they can propel the car without using engine power.
Tek modlu hibrit otomobil sistemleri, daha düşük hızlarda daha yakıt verimlidir çünkü bu hızlarda aracı motor gücü kullanmadan hareket ettirebilirler.

2 - It was not until the eighteenth century that Europe became seriously interested in the possibilities of using the rocket itself as a weapon of war and not just to propel other weapons.
Avrupa'nın roketi sadece diğer silahları itmek için değil, savaşta bir silah olarak kullanma olasılıklarına ciddi şekilde ilgi gösterdiği on sekizinci yüzyıla kadar olmadı.

3 - The incoming university president is vowing to put through the sort of sweeping changes that will propel the school into the top tier academically.
Yeni üniversite başkanı, okulu akademik olarak en üst seviyeye taşıyacak kapsamlı değişiklikleri yapma sözü veriyor.