go out

1 - The diplomatic team decided to go out for an unscheduled working dinner to hash out the final, lingering points of contention.
Diplomatik ekip, son kalan anlaşmazlık noktalarını daha netleştirmek için beklenmedik bir çalışma yemeği yemeye karar verdi.

2 - On one hand, I'd like to go out tonight, but on the other hand, I need to be at work very early tomorrow.
Bir yandan bu akşam dışarı çıkmak istiyorum, ama diğer yandan yarın çok erken işe gitmem gerekiyor.

3 - Animals which live in the desert usually go out at night when it is cooler.
Çölde yaşayan hayvanlar genellikle daha serin olduğu zamanlarda, yani geceleyin dışarı çıkarlar.