frank

1 - Making time to see both of your parents requires a few frank conversations and some serious planning, especially if they live far away from each other.
Her iki ebeveyni de görmek için birkaç içten konuşma ve ciddi planlama gerektirir, özellikle birbirlerinden uzak yaşıyorlarsa.

2 - The political leaders agreed to have a frank discussion about the ongoing border dispute.
Politik liderler, devam eden sınır anlaşmazlığı hakkında açık bir tartışma yapmaya karar verdiler.

3 - Observing the gradual erosion of trust, the leader initiated frank discussions, hoping to bridge widening rifts.
Güvenin kademeli olarak erozyona uğradığını gözlemleyen lider, genişleyen ayrılıkları kapatmayı umarak açık tartışmalar başlattı.