fed up with

1 - Despite being content with her position in the firm, she couldn't help but feel fed up with the corporate culture that stifled innovation, dreaming of one day starting her own company where creativity and risk-taking would be at the forefront of business practices.
Dış dünyada pozisyonundan memnun olmasına rağmen, inovasyonu bastıran kurumsal kültürden sıkıldığını hissetmeden edemedi ve bir gün kendi şirketini kurmayı, yaratıcılığın ve risk alma kültürünün iş uygulamalarının ön planında olacağı bir yerde hayal etmeye başladı.

2 - Having been fed up with the rat race in big cities, many people have moved to small towns to lead a simpler life.
Büyük şehirlerdeki kıyasıya rekabetten sıkılan birçok insan, daha basit bir hayat sürmek için küçük kasabalara taşındı.

3 - Workplace productivity dropped as employees became fed up with their managers.
İş yerinde verimlilik, çalışanların patronlarından bıktıkları için düştü.