extraordinary

1 - During the second half of the nineteenth century, the production of food and feed crops in the United States rose at an extraordinarily rapid rate.
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, ABD'de yiyecek ve yem bitkilerinin üretimi olağanüstü hızlı bir şekilde artmıştır.

2 - Some obese people are so extraordinarily inactive that even when they eat less than lean people, they still have an energy surplus.
Bazı obez insanlar, görece aktif olmayıp, zayıf insanlardan daha az yediklerinde bile enerji fazlasına sahiptirler.

3 - The work was extraordinarily arduous and often dangerous, and shifts went on day and night, some for eighteen hours.
Çalışma aşırı derecede zorlu ve sıklıkla tehlikeliydi, vardiyalar günün ve gecenin her saati sürüyor, bazıları onsekiz saatten fazla.