disappoint

1 - The team faced the disappointment of a bitterly disappointed fan base after losing the finals.
Takım, finalleri kaybettikten sonra hayran kitlesinin büyük hayal kırıklığına uğramış olmasıyla karşılaştı.

2 - When you begin to live in alignment with your values, you may disappoint others, but you will begin to build trust with yourself—and that is a peace few people talk about.
Değerlerinizle uyumlu yaşamaya başladığınızda, başkalarını hayal kırıklığına uğratabilirsiniz ama kendinize güveni inşa etmeye başlarsınız—ve bu, pek çok insanın konuşmadığı bir huzurdur.

3 - Even though many sub-Saharan African governments say they support structural reforms, the actual pace of change in these countries has been disappointingly slow.
Birçok Afrika altı ülkesi, yapısal reformları desteklediklerini söyleseler de, bu ülkelerdeki değişimin gerçek hızı hayal kırıklığı yaratan derecede yavaş olmuştur.