depict

1 - While some of the tapestries at the exhibition are representations of local life, others depict fruit, flowers, trees and the like.
Sergideki bazı halıların yerel yaşamı temsil ettiği, diğerlerinin ise meyve, çiçek, ağaç ve benzerlerini tasvir ettiği görülmektedir.

2 - Schlegel foresaw that modern writers would depict human nature in all its diversity, as Shakespeare had depicted.
Schlegel, modern yazarların insan doğasını tüm çeşitliliğiyle betimleyeceğini, Shakespeare'in yaptığı gibi öngördü.

3 - When advertisers addressing general audiences use romance to deliver their messages, they most often depict couples of the same race.
Reklamcılar genel kitlelere hitap ettiklerinde romantizmi kullanarak mesajlarını iletmeyi tercih ettiklerinde, çoğunlukla aynı ırktan çiftleri tasvir ederler.