delighted

1 - He was not delighted with the results of his final exams since he had been expecting better ones.
Son sınav sonuçlarından memnun değildi çünkü daha iyilerini bekliyordu.

2 - The curator was delighted at the record turnout for the new art exhibit's opening night.
Küratör, yeni sanat sergisinin açılış gecesinde rekor düzeyde katılımdan memnun kaldı.

3 - Delighted at the unexpected discovery of a rare manuscript in the university archives, the research team immediately set about devising a careful approach to its preservation, aware that such finds could reshape historical narratives about the medieval period.
Üniversite arşivlerinde nadir bir elyazmasının beklenmedik keşfine sevinen araştırma ekibi, böylesi buluntuların ortaçağ dönemi hakkındaki tarihsel anlatıları yeniden şekillendirebileceğinin farkındaydı ve bunun korunmasına dair dikkatli bir yaklaşım geliştirmeye hemen başladı.