dearth

1 - Astronomers have discovered a star that has managed to build two giant planets despite a dearth of the ingredients often thought to be needed for the job.
Astronomlar, bir yıldızın, genellikle işler için gerektiği düşünülen maddelerin eksikliğine rağmen iki dev gezegen inşa etmeyi başardığını keşfettiler.

2 - Given the dearth of patients studied and apparent study design weaknesses in most trials, is it possible to infer whether surgery is beneficial?
Çoğu denemede incelenen hasta sayısının azlığı ve görünürde araştırma tasarımı zayıflıkları göz önüne alındığında, cerrahinin faydalı olup olmadığını çıkarsamak mümkün müdür?

3 - Middle and high school students across the country are generally falling behind in life sciences, and the nation is at risk of producing a dearth of qualified workers for the fast-growing bioscience industry,
Ülke genelinde orta ve lise öğrencileri genellikle yaşam bilimlerinde geriye düşmektedir ve ülkenin hızla büyüyen biyobilim endüstrisi için yeterli nitelikli işçi üretme riski altındadır.