dare

1 - Private investments play so important a part in the country's long-running economic expansion that no government dares to increase taxation on personal savings.
Özel yatırımlar, ülkenin uzun vadeli ekonomik genişlemesinde o denli önemli bir rol oynamaktadır ki hiçbir hükümet kişisel tasarruflarda vergiyi artırmaya cesaret edemez.

2 - Private investments play such important a part in the country's long-running economic expansion as no government dares to increase taxation on personal savings.
Özel yatırımlar, hiçbir hükümetin bireysel tasarruflara vergiyi arttırmaya cesaret edemediği ülkenin uzun süreli ekonomik genişlemesinde çok önemli bir rol oynar.

3 - Surely no one on the Council would dare to dispute the legitimacy of his dismissal.
Konseyde hiç kimse, onun kovulması konusundaki meşruiyeti tartışmaya cesaret edemezdi elbette.