continue

1 - The negotiation reached an impasse, forcing both parties to discontinue discussions until a new proposal could be drafted.
Müzakereler çıkmaza girdi ve her iki tarafın da yeni bir teklif hazırlanana kadar görüşmeleri durdurması gerekti.

2 - Technological evolution continuously challenges established ethical frameworks, prompting continual reassessment.
Teknolojik evrim sürekli olarak belirlenmiş etik çerçevelere meydan okuyarak sürekli yeniden değerlendirme yapılmasını sağlar.

3 - At one time, scientists believed aging to be not just deterioration but an active continuation of an organism's genetically programmed development.
Bir zamanlar, bilim insanları yaşlanmayı sadece bozulma değil, organizmanın genetik olarak programlanmış gelişiminin aktif bir devamı olarak düşünüyorlardı.