aware

1 - Journalists need to be aware, and to raise awareness, about the implications for the media of new technologies and how they can violate privacy.
Gazeteciler, yeni teknolojilerin medya için etkileri ve gizliliği ihlal etme şekilleri konusunda farkında olmalı ve farkındalığı artırmalıdırlar.

2 - He was keenly aware of the importance of protecting the environment and worked to raise awareness about the negative impact of pollution on ecosystems.
O, çevreyi korumanın öneminin farkındaydı ve kirliliğin ekosistemlere olan olumsuz etkileri hakkında farkındalığı artırmak için çalıştı.

3 - The NGO made the public aware of the issue by organizing a campaign and raising awareness through social media.
STK, kampanya düzenleyerek ve sosyal medya aracılığıyla farkındalığı artırarak halkı konu hakkında bilgilendirdi.