arbitrate

1 - He arbitrates between investors and members of the association.
O, yatırımcılar ile derneğin üyeleri arasında arabuluculuk yapar.

2 - The two nations are on the verge of arbitrating a long-standing territorial dispute to avoid armed conflict.
İki ulus, silahlı çatışmayı önlemek için uzun süredir devam eden toprak anlaşmazlığını arabuluculuk yoluyla çözmek üzere karar aşamasında.

3 - Under the agreement, both ministries will appoint two commissions each: one will compile a list of ownership claims; the other will arbitrate in cases of disagreement.
Anlaşma uyarınca her iki bakanlık da iki komisyon atayacak: biri mülkiyet talepleri listesini derleyecek; diğeri anlaşmazlık durumlarında arabuluculuk yapacak.